AK Parti Her Alanda Topyekün Bir Barışın Adıdır

AK Parti iktidara geldiği günden bu yana yaptığı bütün icraatlarıyla, her alanda topyekun bir barışın adı olmuştur.

 

Sadece bir kaçını hatırlatalım:

Nazım Hikmet’e vatandaşlık hakkını AK Parti iktidarı verdi.

1 Mayıs üzerindeki yasaklamaları biz kaldırdık, 1 Mayısı İşçi Bayramı yaptık.

Kendilerini her dönemde dışlanmış hisseden Roman kardeşlerimizi devletle biz kucaklaştırdık.

Kürt kardeşlerimizi mutsuz eden birçok yasağı biz kaldırdık.

Halen içinden geçmekte olduğumuz “çözüm süreci” de, daha kapsamlı bir toplumsal barışın sağlanması çabasından ibarettir.

Üniversitelerimizi ideolojik boyunduruktan kurtarıp bilimsel barışa eriştirdik.

İlk ve Orta öğretimde ders kitaplarında yer alan ve birçok insanımız için ırkçılık, ayrımcılık, dışlayıcılık içeren metinler titizlikle ayıklanarak zihin ve gönüllerde barış tesis edildi.

 

Alevi kardeşlerimizin sorunlarına bütün boyutlarıyla eğildik, devlet düzeyinde her türlü platform tesis edilerek meseleler masaya yatırıldı, bu konuda çok güzel adımlar atıldı ve atılmaya devam ediyor.

Dersim’de yaşanan acı olaylardan dolayı ilk kez devlet düzeyinde özür dilendi.

Azınlık yurttaşlarımızın uğradıkları birçok mağduriyet giderildi ve devletle birçok kırgınlıkları onarıldı.

İsimlerden, kılık kıyafete varıncaya kadar günlük hayatı zorlaştıran birçok yasak kaldırılarak gönüllere huzur ve barış getirildi.

Kadınlarımızı ezen, ayrımcılıklara ve haksızlıklara maruz bırakan birçok uygulama değiştirilerek cinsiyetler arası adalet ve barış iklimi güçlendirildi.

AK Parti’nin barış alanında yaptıkları sadece günümüzle sınırlı değil.

AK Parti’nin en büyük çabalarından biri de, bu ülkeyi geçmişiyle, tarihiyle, kültürüyle barıştırması oldu.

 

Esasen, belli çevrelerin günlerden beri ısrarla mecrasından saptırmaya çalışıp kendi dar ideolojik kalıplarına hapsetmeye yeltendikleri “Osmanlıca” konusu da, bir “barış” girişiminden başka nedir ki!

İstiyoruz ki, bu ülkenin insanları mazisiyle barışsın.

Tarihiyle, kültürüyle, kütüphaneleriyle buluşsun.

Biz 1923’ten öncesi olmayan, sadece 90 seneden ibaret bir millet miyiz?

Kütüphanelerimiz asırların birikimleriyle dolu.

Dünyada 100 yıl önceki kültürel mirasını yokluğa terk eden, dedelerinin mezar taşını, mahallesindeki çeşmenin kitabesini okuyamayan tek milletiz.

Osmanlıcanın öğretilmesine karşı çıkanların bir kısmı ideolojik taassubun yanında inanılmaz bir cehalet örneği de sergiliyorlar.

Sanıyorlar ki, Osmanlıca ayrı bir dilin adıdır.

“Biz Türkçe konuşuruz, bize ne Osmanlıcadan” diyorlar.

Oysa Osmanlıca, ayrı bir dil değil, Türkçe’nin asırlarca Arap alfabesiyle yazılan şeklinden ibarettir.

Başka bir dil değil, bir yazım tekniğidir.

Sanki biz Latin harflerinden önce Türkçe konuşmuyor muyduk?

Sanki Atatürk Nutuk’u, Akif İstiklal Marşımızı Latin harfleriyle yazmıştı?

 

Hele bazıları “Bize Divan edebiyatı değil Yunus Emre’nin saf ve duru Türkçesi lazım”  demez mi, insanın gülesi geliyor.

Sanırsınız Yunus’un şiirleri asırlarca bize Latin alfabesi olarak ulaşmış!

Buraya kadar yazdıklarımızdan çıkan ana fikir açık:

AK Parti her alanda topyekun bir barışın adıdır.

Çatışmalardan, şiddetten, yasakçılıktan ve ideolojik taassuplardan nemalanmaya çalışanlara inat, biz her zaman barıştan, birlikten ve kardeşlikten yana olmaya devam edeceğiz.

Geçmişte yanlış politikalardan dolayı büyük acılar çekmiş bu güzel ülkenin güzel insanları, artık her alanda barışı, kardeşliği ve mutluluğu istiyor.

Her meseleyi siyasi çekişme ve kavga konusu haline getirmenin bir anlamı yok.

Çünkü aslolan barıştır, kavga değil!