Böyle Bir Nefret Dili Hiç Görülmedi

Milletimiz 12 yıllık AK Parti iktidarında demokrasi, düşünce özgürlüğü ve çok seslilik alanında nasıl bir devrim gerçekleştirildiğini çok iyi biliyor.

 

Buna rağmen;

Siyasal temsilciliğini CHP’nin yaptığı malum zihniyet, her fırsatta ülkenin tek adamlıkla yönetildiği, tek sesliliğe evrildiği yolunda bir algı oluşturmaya çalışıyor.

Böyle yapmakla hem AK Parti’yi yıpratacaklarını, hem de zımnen, sanki kendileri ülkede demokrasi ve çok seslilikten yanaymış gibi bir algı oluşturacaklarını sanıyorlar. Ne var ki, küplerinin içinde ne varsa dışarıya o sızıyor.

Tam bir nefret söylemi...

Tam bir öfke tutulması...

 

Gerçekten de Türkiye, çok partili siyasal yaşamı içinde, bu çevrelerin düştüğü kadar bir nefret ve linç söylemiyle hiç tanışmadı.

Düşünebiliyor musunuz; Bir kültür insanı Cumhurbaşkanlığı ödülü aldığında anında başta sosyal medya olmak üzere bütün araç ve imkanlarıyla onun üzerine çullanıp itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.

Küfürün, aşağılamanın, hakaretin bini bir para.

Bir sanatçı çıkıp da Cumhurbaşkanımızı sevdiğini söylemeye görsün; anında benzeri görülmemiş bir öfke ve nefret söylemiyle linç kampanyasına maruz bırakılıyor.

Üstelik bu uğurda her türlü yalan, her türlü çarpıtma, her türlü iftira mubah sayılıyor.

O sanatçının isimleri sokaklardan kaldırılıyor, programları iptal ediliyor, onun eserlerine karşı boykot çağrıları gırla gidiyor.

Bir oyuncu AK Parti’nin herhangi bir icraatına dair olumlu bir cümle sarfetmesin; anında alay, hakaret, itibarsızlaştırma ve işsizliğe mahkum edilme kampanyalarının hedefi haline getiriliyor.

 

Hatta bazen sanatçıların linç edilmek için hiç bir şey söylemesi de gerekmiyor, sadece Cumhurbaşkanımızı ziyaret etmeleri bile yeterli görülüyor.

Örneğin birkaç gün önce bir sinema sanatçısı Cumhurbaşkanımızla görüşmeye gitti.

İnanılır gibi değil ama malum zihniyetin bir haber kanalındaki spikeri, bilinç altındaki öfke ve nefreti ele veren bir tutumla, bu durumu aynen şu cümleyle verdi:

“Falanca sanatçı bütün gemileri yakıp Cumhurbaşkanlığı köşküne gitti.”

Ne demek “bütün gemileri yakıp”?

Yani linç edilmeyi göze alarak....

Yani itibarsızlaştırılmayı göze alarak...

Yani hakareti, aşağılanmayı, küfredilmeyi göze alarak...

Yani işsiz kalmayı, boykot edilmeyi göze alarak...

Bu nasıl bir tahammülsüzlüktür!

Bu nasıl bir nefret söylemidir!

 

Bizim “Şecaat arzederken sirkatini söylemek” diye bir deyimimiz vardır.

Yani, başkasını suçlamaya çalışırken kendisi suçüstü olma hali.

Halleri tam da budur.

Bu zihniyetin farklı olana tahammülsüzlüğünü, bu zihniyetin yasakçılığını, bu zihniyetin tek sesli bir toplum ve tek sesli bir yaşam arzusuyla kıvrandığını geçmişte çok gördük, çok yaşadık, iyi biliyoruz.

Bu zihniyetin tahripçiliğini, vandallığını ve şiddeti bile bir yol ve yöntem olarak benimsediğini çok yakın günlerde yaşadığımız olaylardan da biliyoruz.

 

Bu zihniyetin kışla benzeri üniversite, tank gölgesinde Meclis, MGK ve bir kısım medya ile koalisyon yapan hükümetler dönemine olan derin hasretinin de farkındayız.

İşte bu yüzden 2015 seçimlerine çok büyük bir önem veriyoruz.

Bu zihniyeti çok iyi deşifre edip çok iyi anlamalı, milletimize de her platformda çok iyi anlatmalıyız.

Birtakım kavramların arkasına saklanarak sureti haktan görünmeye çalışanların bütün oyun ve tertiplerini boşa çıkarmak için her zamankinden daha çok çalışmalı, daha çok yorulmalıyız.

Hem milletimizin, hem ülkemizin, hem mazlum coğrafyaların daha güzel yarınlara ulaşması adına...