Kendi Ülkesinin Oryantalistleri

İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif, kibirli insanları hiç hazzetmezmiş.

Ali Şevki Hoca da hayli burnu havada bir kişiymiş.

Hele Avrupa’ya bir seyahat yapıp döndükten sonra, daha da havalara girmiş.

Kibrinden artık neredeyse yanına yaklaşılmıyormuş.

Bir gün Akif ona şöyle demiş:

“Bana bak Ali Şevki!... Eskiden de insanlara yüksekten bakardın ama hiç değilse Fatih Camii’nin minaresinden bakardın. Şimdi ise Eyfel kulesinin tepesinden bakıyorsun!”

 

Türkiye’nin vahim gerçeklerinden biridir; bu ülkede yaşayıp da kendinde halka vaziyet etme misyonu gören “aydın” çevrelerin, yine bu halka içeriden değil de dışarıdan bakmaları.

Eyfel’den bakarlar…

Washington’dan bakarlar…

Telaviv’den bakarlar…

Brüksel’den bakarlar…

Ama sabah akşam suyunu içip ekmeğini yiyip havasını teneffüs ettikleri bu topraklardan bakamazlar.

Yaşadığın ülkenin halkıyla hiçbir noktada “duygudaşlık” kuramazsan, sittin sene içlerinde yaşasan da “dışlarında” kalırsın tabii.

 

Sadece, son günlerde Hz. Peygambere hakaret içeren karikatürlerle ilgili kullandıkları dile baktığınızda bile, nasıl kendi ülkelerinin oryantalisti olduklarını anlarsınız.

Rahmetli Cemil Meriç, kendi kültürüyle kavgalı, halkına ve onun inanç değerlerine hep tepeden bakmış, kendisini bir türlü bu topraklara ait hissedememiş, ne zaman ülkenin dini ve tarihi geleneğinden kopup gelen değerler sözkonusu edilse derin bir hastalıktan muzdaripmiş gibi yüz buruşturan bizdeki malum aydınları “Batının içimizdeki yeniçerileri” olarak isimlendirirdi.

Tam da bu!

 

Terörü İslam’la özdeşleştirip neler söylemiyorlar ki!

İnanın, Fransa basınında bile, yer yer bizdekilerden daha insaflı ve hakkaniyetli yorumlar yapılıyor.

Hatta Papa bile çıkıp kutsallara saygılı olunması gerektiğini söyledi de bizim yerli oryantalistlerimiz söyleyemedi.

Benzer oryantalist tavrı her olayda görmek mümkün.

Özellikle de dış politikada.

 

Sanki bizim Filistin’le hiçbir ilgimiz olamazmış gibi, sanki Şam’ın, Bağdat’ın, Kahire’nin, Myanmar’ın, Balkanların mazlumlarıyla hiçbir duygudaşlığımız olamazmış gibi, sanki biz Ortadoğu coğrafyasında arkasında geniş bir tarihsel birikim ve deneyimi olan bir imparatorluğun bakiyesi değil de buralara birkaç yıl önce paraşütlerle atılmış köksüz bir milletmişiz gibi, öylesine “yabancı” yorumlar yapılıyor ki, bu kadarına Mars’ta bile rastlayamazsınız.

 

Bu nedenle de Çanakkale şehitliğinde bir Gazzeli’nin mezar taşı onlara bir anlam ifade etmiyor. Bu nedenle de dünyada atalarının mezar taşlarını okuyamayan tek halk olmamızdan zerrece gocunmuyorlar.

Bu nedenle de bu milletin her hassasiyetine Fransız kalmayı, her değerini aşağılamayı aydın olmak sanıyorlar.

Yine de fazla kınamamak gerekir; onlar da haklı kendince.

Ne yapsınlar;

Eyfel’den bakınca her şey böyle görünüyor demek ki!