Barış Ve Huzur Ortamından Rahatsız Olanlar

Nicedir şehit cenazesi gelmiyor. Nicedir feryat edenler hanesine yeni annelerin ismi yazılmıyor. Nicedir karakollar basılıp mayınlar patlamıyor. Türkiye, çok uzun bir süreden beri ilk kez silahların sustuğu, huzur barışın teneffüs edildiği bir iklimin içinde.

İşte bu durum bazı çevreleri fena halde rahatsız ediyor. Hani neredeyse karalar bağlayıp yas tutacaklar. Çünkü kendi varlıklarını bir takım hamasi sloganlar atmaya elverişlilik sağlayan karanlık ve acı dolu ortamlarla anlamlandırmışlar. O ortam ellerinden kayıp gidince, kendilerini anlamsız ve önemsiz hissediyorlar. Tabutlar olmazsa, “vatan bölünmez” diye sloganlar atılmazsa, milletin oylarıyla seçilmiş siyasi iktidarı, başka türlü nasıl zayıflatıp tökezletiriz diye mutsuz oluyorlar.

Bunların bir kısmı “Barış karşılığında vatan bölünecek” diye, bir bölümü de “Devlet Kürtleri oyuna getirip satacak” diye belli kesimleri kışkırtmak için propaganda yapıp duruyor. İşin en düşündürücü yanı, CHP ve MHP de, bu süreçte, bu marjinal yaklaşımlardan öte bir tutum takınamıyor, bir perspektif ortaya koyamıyor.

Ancak milletimiz büyük bir vakar ve sağduyu içinde, huzur, kardeşlik ve barış ortamına giden süreçten memnun. Silahların susmasından, çatışmaların durmasından, bombaların, şiddetin, tabutların yerini siyasetin ve diyalogun almasından dolayı kalpler sevinçli, yüzler gülüyor.

İnşallah kardeşlik ve barış içinde inşa edeceğimiz çok daha güzel yarınlar bizi bekliyor.

Chp Bir Türlü Sivilleşemiyor

Militarizm CHP’nin genlerine işlemiş. Durup durup militarist söylemlerde bulunuyorlar. Zihinlerinde ordu ve asker kavramını bir türlü vatan savunmasıyla yan yana getiremiyor, hep darbe ve muhtırayla özdeşleştiriyorlar. CHP, çok partili hayata geçtiğimizden beri, askerleri hep siyasal iktidarları işbaşından uzaklaştıran güç olarak düşündü.

İsmet İnönü, 27 Mayıs 1960 darbesi öncesinde “Şartlar olgunlaşırsa askeri ihtilal meşru bir hak olur” diyerek darbecilerin önünü açmış, hala milletimizin hafızasında derin bir yara, siyasi tarihimizin sayfalarında bir utanç olarak duran idamlara zemin hazırlamıştı. 28 Şubat sürecinde seçilmiş iktidar askerlerce görevi bırakmaya zorlanırken CHP lideri Baykal, “TSK bir sivil toplum kuruluşu gibi çalışıyor” diyerek olanları gayet normal görmeye ve göstermeye çalışıyordu.

AK Parti’ye 27 Nisan’da kendilerince muhtıra verenlere CHP alkış tutuyor, örneğin, halen CHP milletvekili olan Nur Serter, Çağlayan meydanında “Ordu bizim sesimizi duymuştur. Türk ordusu sen çok yaşa” diye nutuklar atıyordu.

Kılıçdaroğlu’yla değiştiği iddia edilen CHP’nin Süheyl Batum’u asker darbe yapmıyor diye bir süre önce “Meğer bizim askerlerimiz kağıttan kaplanmış” demişti. Yine bir CHP milletvekili kısa bir süre önce “Eskiden askerler vasıtasıyla bu tür iktidarlardan kurtulurduk. Oysa şimdi sandıktan başka çaremiz kalmadı” türünden sözlerle hayıflanıyordu.

CHP İstanbul İl Başkanı yine kısa bir süre önce bir bayram resepsiyonunda askerlere “Cumhuriyeti siz korumuyorsunuz, bu iş bize düşüyor” gibisinden laflar söylemişti.

Uzağa gitmeye gerek yok; daha birkaç gün önce CHP’li Muharrem İnce, “light paşalar” diyerek, siyasete karışıp darbeci oluşumlar içinde bulunmak yerine görevini yapan generalleri aklınca alaya alıyordu. Genel Başkanları Kılıçdaroğlu’nun siyaseten iki lafından biri zaten Silivri savunusundan ibaret.

Demem o ki; CHP dünden bugüne, gelenekçisiyle yenlikçisiyle bir türlü militarizmden kurtulup sivilleşemiyor. Belli ki dert büyük ve çok derinde.