Birileri Başbakanı Dinliyorsa....

Gayet kısa ve net bir soru soruyorum: Bir ülkenin Başbakanının telefonları dinlenir mi? Bir ülkenin Başbakanının telefonları dinleniyorsa, artık burada “içerik” tartışması yapılmaz.

Azıcık devlet, millet ve ülke şuuruna sahip herkesin başka hiç bir arayışa girmeden bu duruma tepki koyması, sorumluların bir an önce bulunup adalete teslim edilmesi için irade göstermesi gerekir.Birileri çıkıp da Başbakanın ailesiyle yaptığı görüşmelere kadar dinliyor ve bunları siyasi malzemeye dönüştürmek kastıyla dijital ortamlarda işleyip tedavüle sürüyorsa, bu durumun kendisinden daha başka bir vahamet aranır mı, bundan daha öte bir yasadışılık akla gelir mi?

Böyle bir durumda, partili partisiz, muvafık veya muhalif herkesin, dinlemeci odaklara soracağı sorular bellidir:

“Sen ne hakla Başbakanı dinliyorsun? Sen kimsin? Bu cüreti, bu hiç bir zaman hiç bir merci tarafından sana verilmeyecek bu illegal yetkiyi kimden alıyorsun?”

 

Bir ülkede Başbakanın telefonunu dinlemeye kalkan bir yapı, herhangi bir vatandaşa ne yapmaz! Tabii ki Başbakanı zikretmemiz, diğer dinlemelerin normal olduğu anlamına gelmez. Ama bir gerçek var ki, bir ülkede hiç bir güç, Başbakanın telefonunu dinlemek hakkına sahip değildir ve olamaz.

Bu yalın gerçeği bir kenara bırakıp da “içerik” tartışması yapmak, bu ülkeye ve bu ülkenin bütün değerlerine ihanet etmekle eş anlamlıdır.

 

Birileri çıkıp da Başbakanın gizlice dinlenmiş ve bir de siyasi maksatlarla montajlanmış sesi üzerinden siyasi tartışma yapmaya kalkıyorsa, dahası bu illegal ve montajlanmış dinlemeleri Meclis çatısı altında naklen tüm ülkeye yayınlıyorsa, bence bu hal, illegal dinlemenin kendisinden bile daha vahimdir, daha tüyler ürperticidir.

Bu anlayışın bir devleti, hatta bir şehri yönettiğini düşünebiliyor musunuz?

CHP’liler, bilmelidir ki, birkaç oy fazla alır mıyız diye tevessül ettikleri yöntemin çirkeflik ve iğrençliği, söyleyecekleri her sözü berhava edecek kadar büyüktür.

Onlar bunu anlamasa da milletimiz çok iyi anlıyor.

30 Martta da gereğini yapacaktır!

 

Ülkede Bir Diktatör Bulunsaydı Siz Bu Kadar Yalan Ve Hakareti Yazabilir Miydiniz?

Her gün ulusal düzeyde yayın yapan 30’a yakın gazeteye göz atıyoruz.

Holding medyasından paralel yapı savunucusuna, en solcusundan en sağcısına, en çok satanından en çok dağıtılanına, bunların en az 20’si her gün manşetleriyle, yalan yanlış haberleriyle, kin dolu köşe yazarlarıyla Başbakanımız için her türlü yalanı, suçlamayı, iftirayı, hakareti, hatta düpedüz küfür ve sövgüyü yazıyorlar.

Bu ülkede 2 kişiden birinin oyunu almış bir Başbakana, sokakta herhangi bir insana bile takamayacağınız en çirkin lakaplarla hitap ediyorlar.

Yazılarında en çok dile getirdikleri husus ise “Ülkede basın özgürlüğü yok, diktatörlük var” diye sızlanmak...

Bunlara da sadece 3 soru sormak istiyorum:

1-“Eğer bu ülkede bir diktatör olsaydı, her gün böylesine yalan, dolan, iftira, hakaret ve küfür korosu halinde yayın yapabilir miydiniz?”

2-Milletin helal oylarıyla seçilmiş bir Başbakana karşı gösterdiğiniz bu cevvalliğin, bu ataklığın, bu pervasızlığın binde birini, her darbe sürecinde emrine girdiğiniz cuntacılara göstermiş miydiniz?

3-Bugün editoryal bağımsızlık ve basın onurundan bahsedenler, gazeteciliği bankacılıktan emlakçılığa, petrolcülükten enerji dağıtımcılığına, madencilikten turizme, karton fabrikası kurmaktan GSM şirketi işletmeye, otelcilikten otomotivciliğe kadar akla gelen her türlü alanda iş yapmanın aracı haline getirmiş, gazete ve televizyonlarını hükümetlerle ihale pazarlığında koz olarak kullanan kendi patronları karşısında bir kere olsun hatırlamışlar mıdır?

 

Seçilmiş Başbakana karşı sürekli hatırladığınız basın onuru, karargah emri manşetlerle hükümetler devrilip vatandaşlar sürek avlarına maruz bırakılırken, bu ülkenin yazarları, sanatçıları manşetlerinizle linç edilirken, bu ülkenin kaynakları kirli manşetlerle takas edilip yağmalanırken neredeydi?

Tamam, istediğiniz gibi yazın çizin... Demokrasi güzel şey.

Ama... İnsanda biraz utanma da olmalı!