Chp’nin Acıklı Hali

Allah kimseyi CHP’nin durumuna düşürmesin. Gerçekten de bir siyasi parti kendi elleriyle kendini ancak bu kadar acıklı bir duruma düşürebilir.

 

12 Eylül yargılamasının başlamasıyla birlikte içine düştükleri siyasi sefaleti, şimdi de 28 Şubat soruşturması nedeniyle sergiliyorlar.

 

O 28 Şubat ki, sadece 6 milyon insanın fişlenip ağır baskı ve mahrumiyetlere uğratıldığı bir süreç değil, aynı zamanda ekonomik boyutları olan bir süreçti.

Asker-Medya-Ticaret eksenli bir konsorsiyumun işbirliğiyle bu ülkenin bankaları boşaltılmış, ülke büyük krizlere sürüklenmişti.

 

Koskoca ana muhalefet partisinin lideri, hem siyasete hem ekonomiye vurduğu ağır darbelerle bu ülkeye ve bu millete büyük hasarlar vermiş, büyük acılar çektirmiş bir dönemin soruşturulmasından da 12 Eylül yargılamasında olduğu gibi rahatsız olmuş ki, “Rövanş duygularıyla hareket ederek bir yere varılmaz” demek dışında bir şey söyleyemiyor.

 

Ki bu durum medyadaki yandaş kalemlerinin bile bazılarını rahatsız etmiş ki “Vah CHP vah, sen bu kadar ufuksuz ve politikasız mı olacaktın” türünden serzeniş yazıları yazıyorlar.

 

CHP’nin tek sorunu ufuksuzlukları ve politikasızlıkları değil tabii. Bir de baş döndüren bir çelişki, tutarsızlık ve ilkesizlik içindeler.

 

Hatırlayın; referandum esnasında ve sonrasında ne diyorlardı:

“12 Eylülcüler yargılanmayacak, milleti kandırıyorlar.”

 

12 Eylül yargılaması başlayınca, bu dediklerinden dolayı zerrece mahcubiyet duymadıkları gibi, “Şimdi de sivil darbe var” türünden boş laflarla havaya bakıp ıslık çaldılar.

 

Hatırlayın; ne diyorlardı:

“28 Şubat niye sorgulanmıyor. Tabii ki sorgulanmaz. Çünkü 28 Şubatın arkasında AK Parti var. 28 Şubat, AK Partiyi iktidara getirmek için yapılmış bir organizasyondu.”

 

Şimdi 28 Şubat soruşturması başladı, bakıyoruz; sanki bu sözleri hiç söylememişçesine bir siyasi pişkinlik içindeler.

 

CHP’lilerin sergilediği bu halin ortaya çıkardığı bir tek gerçek var:

 

CHP, siyasete yapılan militarist müdahalelerin varlığından hep hoşnuttu, hep destekledi. Soruşturulmasından da açıkça rahatsız. Mesele bu.

 

Şimdilerde sanki karşıymış gibi yaptıkları 28 Şubat’a da en büyük desteği CHP vermişti. O kadar ki, o zamanki Genel Başkanları Baykal, askerin siyasete müdahalesini meşru göstermek adına “Bu bir darbe değil ki! Askerler sivil toplum örgütü gibi çalışıyorlar” bile diyebilmişti!

 

Oysa, 28 Şubat’ın en önemli aktörlerinden bir general bile açıkça çıkıp “Yaptığımız post modern bir darbedir” demişti de, CHP yine de darbe diyememişti.

 

Evet post modern bir darbeydi. Kesintisiz bir darbeydi. Bir kere yapılıp olup biten bir darbe değil etkileri yıllara yayılan bir “süreç” darbesiydi. Bazılarınca “1000 yıl sürer” denilen bir darbeydi.

 

12 Eylül 2010 Referandumu esnasında hep söylediğimiz bir şey vardı:

“Bu referandumda vatandaşlarımızın Evet demesi, artık yeni bir Türkiye’nin habercisi olacaktır. Bu ülkede artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Demokrasiye müdahale dönemi kapanacak, vesayetçi anlayışlar geride kalacak, kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacaktır.”

 

Nitekim ne dediysek bir bir çıktı.

 

Bazıları belki o dönemde “Evet” demenin Türkiye için nasıl tarihi bir dönüm noktası olacağının farkında değildi ama öyle oldu.

 

CHP’liler anlasın anlamasın fark etmez.

 

Türkiye artık iktidarların sadece ve sadece millet iradesiyle ve sandıkta belirleneceği bir sürece girmiştir.

 

Demokratik normal de budur.

 

Buna müdahale edenler, yargı önünde hesabını verecektir.

 

Veriyorlar da…