CHP’nin Asıl Paniği, Cumhurbaşkanını Cumhurun Seçecek Olması

Yerel seçimleri kendi doğasından çıkarıp tamamen bir çirkinlik, gerilim ve ahlak dışı kampanyaya dönüştürenler, şimdi de benzer bir çabayı Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine dönük olarak sahneye koyuyorlar.

Her şeyin anayasa ve hukuk içinde şekilleneceği bir süreci, çığırından çıkarmak adına öylesine ucuz, çatışmacı, provokatif ve pespaye bir dil kullanıyorlar ki!

Kılıçdaroğlu “Şöyle olmaz, böyle olmaz” diye esip gürlerken Bahçeli daha da ileri gidip halkın seçeceği bir Cumhurbaşkanı için “İndiririz” diye tehditler savuruyor.

İşin ilginci, bu çirkin ve seviyesiz üsluplarıyla her seçim sonrasında maruz kaldıkları siyaseten son derece acıklı halden herhangi bir ders de almıyorlar.

İşin en komik yanı ise, Cumhurbaşkanlığı seçimine dönük sözde uyarı ve tavsiyelerine en çok kendilerinin muhtaç olması.

Mesela Kılıçdaroğlu “Seçilecek kişi bütün ülkeyi kucaklayacak biri olmalı” diyor.

 

Bunu söyleyen kişinin partisi, milleti kucaklamak yerine dışlayan yaklaşımlarından dolayı ülkenin 26 şehrinde barajı geçecek kadar bile milletten destek alamıyor.

Bunu söyleyen kişinin partisi, ülkenin bazı bölgelerinde neredeyse sıfır çekiyor.

Bunu söyleyen kişinin partisi, birçok şehirde miting bile yapamıyor.

Bunu söyleyen kişinin partisi, üniversite kapılarında ikna odaları kurmakla meşgul kafaların siyasi adresi durumunda.

Bunu söyleyen kişinin partisi, her türlü darbe girişimine ve demokrasi üzerindeki her türlü vesayete katıksız destek olan bir parti.

Bunu söyleyen kişinin partisi, millete “makarna yedikleri için boyları kısa kalmış” diyecek kadar hakaret edenleri savunan bir parti.

Bunu söyleyen kişinin partisi, “Bu ülkede Türk kökenli olmayanların bir tek hakkı vardır; o da hizmetçiliktir” diyenlerin karargahı...

Bunu söyleyen kişinin partisi, belediye otobüsünde gördüğü başörtülerden dolayı otobüsü yumruklayacak kadar tahammülsüz olanları bağrına basan bir parti.

 

Bunu söyleyen kişinin partisi, esnafa saldırıp çam çerçeve indiren, arabaları yakan vandalları korumak adına polisin geçeceği yolda oturma eylemi yapan milletvekillerinin partisi.

Aslında Kılıçdaroğlu’nun dediği teorik olarak doğru.

Bize göre de bu milletin bütün renklerini ve tonlarını kucaklamayandan Cumhurbaşkanı olmaz.

İşte tam da bu yüzden, bu kafadakilerin hiçbirinden Cumhurbaşkanı olmaz.

Örneğin Kılıçdaroğlu’ndan, Bahçeli’den Cumhurbaşkanı olmaz.

Bu ülkenin insanlarını kimi zaman etnik kökeninden, kimi zaman yaşam biçiminden, kimi zaman kılık kıyafetinden dolayı dışlayan, yok sayan, aşağılayan anlayışlardan Cumhurbaşkanı olmaz.

Düşünün ki her fırsatta şu andaki Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ü eleştirenler, ondan önceki Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer’i ise “çok güzel bir örnekti” diye sunuyorlar.

Çünkü ne ülkesini, ne de dünya siyasetini bilen Sezer, seçilmiş iktidara karşı bir CHP sözcüsü gibi davranıyordu.

O zamanın CHP’lileri bile “AK Parti hükümetine karşı en iyi muhalefeti Çankaya yapıyor” diyorlardı.

Yine Sezer, Çankaya resepsiyonlarında, eşinin başı açık olanlara çift, eşinin başı örtülü olanlara ise tek kişilik davetiye gönderecek kadar milleti kategorize eden ayrımcılık ve dışlayıcılığın en zirve örneklerini sergiliyordu.

Bugün de arzuları Sezer benzeri bir Cumhurbaşkanıdır.

 “Milleti kucaklayacak bir Cumhurbaşkanı” söylemini ise sadece, “milleti dışlayacak bir Cumhurbaşkanı” özlemlerinin maskesi olarak kullanıyorlar.

Soruyorum:

Cumhurbaşkanını nasılsa millet, yani cumhurun ta kendisi seçmeyecek mi?

O halde bu telaş ve paniğiniz diye?

Sakın tam da “millet seçecek” diye olmasın!