En Güzel Tarifi Oylarıyla Millet Yapacak

Sonda söyleyeceğimizi başta söylersek;

Cumhurbaşkanının halk tarafından, yani cumhurun oylarıyla belirlendiği bir sistemde “Cumhurbaşkanı tarifleri” yapmanın fazla bir anlamı yok.

Sonuçta en güzel tarifi, oylarıyla milletimiz yapacak.

Buna rağmen birtakım çevrelerin çeşitli tariflerde bulunup bazı noktalara özellikle vurgu yapmaları, millet iradesini etkilemeye dönük bir propaganda olmaktan başka bir anlam ifade etmiyor.

Örneğin CHP ve MHP yöneticileri, “Cumhurbaşkanı siyaset kökenli olmamalı” diyorlar.

 

Eğer Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, aday oldukları takdirde halktan yeterli desteği alacaklarına inansalardı, hiç kuşkunuz olmasın, “siyaset kökenli bir Cumhurbaşkanı” konusunda daha farklı bir söylem içinde bulunacaklardı.

Böyle bir umutları olmayınca, meseleye ilkesel olarak böyle yaklaşıyormuş gibi havaya bürünüp asıl niyetlerini saklamaya çalışıyorlar.

Peki siyasetten gelen birinin Cumhurbaşkanı olması mahzurlu mudur?

Tam tersine, ülke için son derece faydalıdır.

Bu ülkenin anayasası vardır.

Orada Cumhurbaşkanın görev ve yetkileri bellidir.

Seçilecek kişinin Türkiye’nin siyasal meseleleri konusunda belli bir bilgi, birikim ve deneyime sahip olması, yapacağı görev açısından hem önemli hem de son derece değerlidir. İnsanların belli bir siyasi kanaat taşımaları başka bir şeydir, anayasal olarak görevleri ve sorumlulukları daha başka bir şeydir.

Bir hakim düşünün, bu kişinin elbette bir siyasi kanaati, oy verdiği bir partisi, tuttuğu bir takımı, müdavimi olduğu bir hemşehri kahvesi  vs olabilir.

Ama ne zamanki cübbesini giyip duruşmaya çıktığında, o artık bir hukuk adamıdır.

 

Kaldı ki, bir kişinin siyaset dışından geliyor olması, illa da iyi ve tarafsız bir Cumhurbaşkanı olacağı anlamına gelmez.

Örneğin Ahmet Necdet Sezer siyaset değil yargı kökenliydi ama onun dönemi siyasi tarafsızlık açısından en tartışmalı dönemlerden biriydi.

Cumhurbaşkanından ziyade CHP’nin gayri resmi Genel Başkanı gibi davranıyordu. CHP’liler bile bu durumu itiraf ediyor, “AK Partiye bizden daha iyi muhalefet ediyor” diyorlardı.

Bırakın bütün bir millet için kuşatıcı olmayı, ayrımcılığın, ötekileştirmenin en keskin örneklerini veriyordu.

Resepsiyonları bile “eşli davetiye-eşsiz davetiye” gibi skandal ötesi uygulamalara alet etmişti.

 

Sonuç olarak;

Türkiye yeni bir çağa hazırlanıyor.

Başta çözüm süreci ve ekonominin istikrar içinde daha da büyümesi olmak üzere makro düzeyde attığı ve atacağı birçok adım var.

Küresel düzlemde de kartların adeta her gün yeniden karıldığı bir değişim ve dönüşüm atmosferinden geçiyoruz.

Böyle bir konjonktür ve böylesi şartlar altında Türkiye’nin geleceği açısından seçilecek Cumhurbaşkanı elbette kritik bir önem arz ediyor.

Kendi siyasal gücünü, etkinliğini ve kalitesini görev yapacağı makamın küresel güç ve itibarına tahvil eden bir Cumhurbaşkanı, Türkiye’yi inşallah çok daha aydınlık yarınlara taşıyacaktır.

Birileri hangi pazarlıklar sonucu hangi ittifaklarda bulunup hangi çakma çatıları çatarsa çatsın...

Hangi algı oluşturma propagandalarına yönelirse yönelsin...

Ve ne tür tarifler yaparsa yapsın...

AK Parti kendi içinden en doğru adayı çıkaracak, milletimiz de sandıkta en güzel tarifi yapıp en güzel kararı verecektir.