Faşist Bir Öfkenin Anatomisi

Malum bazı çevrelerin Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’ye dönük öfke ve hazımsızlığı, aynı zamanda bu çevrelerin kendi zihniyetlerinin röntgenini göstermek açısından son derece ibretlik bir hal almış görünüyor. Öyle tuhaf bir ruh hali ki bu, içinde zerrece ülke severlik yok.

 

Düşünebiliyor musunuz; Bir yabancı ülke politikacısı Türkiye aleyhinde bir şeyler söyleyince öyle sevindirik oluyorlar ki, gazete ve televizyonlarının manşetleri, köşe yazıları günlerce bundan bahsediyor.

Bir yabancı gazetede Türkiye aleyhine bir yazı çıksa hemen heyecanlanıyorlar, “Bakın işte, falan yabancı gazeteci de bizim gibi düşünüyor” diye günlerce gündeme getiriyorlar.

Bir başka ülkenin silahlı güçleri sınırımızı ihlal etse, uçaklarımızı taciz etse hatta saldırsa ya da silahı kuvvetlerimiz sınır ihlali yapanlara uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yetkiyle mukabelede bulunsa malum kesim hemen kendi ülkesini suçluyor. Falanca kredi kuruluşu Türkiye’nin kredi notunu düşürse, neredeyse zil takıp oynayacaklar.

 

Herhangi bir uluslararası toplantıda Türkiye hakkında övücü şeyler söylense, bunu da kesinlikle görmezden, duymazdan, bilmezden geliyorlar.

Polisimiz, sokak çatışmaları yapan, sağa sola saldıran, marjinal gruplara müdahale ettiğinde, özenle seçtikleri bazı resimleri, gerekirse üzerinde oynayarak, abartarak, montajlayarak her türlü dış ajansa servis ediyorlar.

Dış basında Türkiye aleyhinde haber çıkması için ellerinden geleni yapıyorlar, her türlü lojistik desteği sağlıyorlar, istedikleri haberler çıkınca da sevindirik olup bu sefer de o haberleri haberleştiriyorlar.

Ve bu çevreler lafa geldi mi ulusalcı oluyorlar, milli oluyorlar, Atatürkçü oluyorlar, vatansever oluyorlar!

 

Bir insan sırf ideolojik ihtiraslarla kendi ülkesine bu kadar kötülük yapabilir mi?

Bir insan “milletin tercih ettiği parti benim düşünceme uymuyor” diye  ülkesine karşı bu kadar hınçlı, kindar ve düşmanca tutum takınabilir mi?

Demek ki siz bu ülkeyi değil sadece kendinizi seviyorsunuz.

Bu milleti değil, sadece kendi siyasi kliğinizi önemsiyorsunuz.

Sizin için kendi ideolojik gruplarınızın çıkarı, ülkenin de, vatanın da, topyekun milletin de önünde geliyor.

Bizim istediğimiz olsun da isterse ülke yansın diyorsunuz.

Bizim istemediğimiz siyasi iktidar gitsin de isterse memleket batsın diyorsunuz.

 

Ne yaparsanız yapın; sadece kendi ideolojik öfkenizle, kendi nefretinizin mutsuzluğuyla baş başa kalacaksınız.

Ne bu ülkenin demokrasi yolundaki aydınlık yürüyüşünü durdurabilirsiniz, ne de bu asil milletin yürek teveccühüne mazhar olabilirsiniz.

Nitekim istediğiniz yerde istediğiniz uydurma haberleri çıkartın, istediğiniz kadar yabancı politikacıların Türkiye aleyhindeki sözleriyle sevindirik olun;

 

Ne AK Parti’yi ne de onun milletine sevdalı genel başkanı ve Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı bu milletin gönlünde mahkum edemezsiniz, edemeyeceksiniz. Aynı şekilde, sizin faşist bir saplantıya dönüşmüş öfke ve nefretiniz de, Yunus gönüllü milletimizin sevgi ve kardeşliğiyle asla baş edemez, edemeyecektir.

 

Mısır’da Asıl Mahkum Olan Suskun Dünyanın Vicdanıdır

 

Mısır’da darbe yargısının uyduruk mahkemeleri, tek suçu seçtikleri kişilerce yönetilmeyi istemek olan binlerce insanı idama mahkum etmeye devam ediyor. Birkaç dakikalık duruşmalarda, sadece meydanlarda barışçıl duygularla toplanmış kardeşlerimize ölüm cezaları yağdırılıyor.

Salih Memecan, birkaç gün önceki bir karikatüründe her şeyi nasıl da güzel özetlemişti. Karikatür, mahkeme heyetiyle tutuklular arasında geçen diyalogu anlatıyordu.

Hakim soruyor:

-Müslüman mısınız?

-Evet.

-Kardeşler misiniz?

-Evet.

-Müslüman kardeşler yani... İdam!

Evet, tam da böylesi bir yargılama işte.

 

Ve sözde medeni dünya bütün bu olup bitenleri sadece izlemekle yetiniyor.

Ne ABD’den, ne AB’den, ne de dünyanın ekonomik kaynaklarının yağmalanması söz konusu olunca toplantı üstüne toplantı yapan gelişmiş ülkelerden, ne de gezi olaylarıyla hükümet yıkılacak diye Taksime konuşlanan yabancı ajanslardan bir ses çıkıyor.

Bir gerçek var ki;

Yalnız bırakılmak, hakikatin şanından hiç bir şey eksiltmez.

Dolayısıyla Türkiye olarak biz, hem hakikatin hem kardeşlerimizin yanında yer almaya devam edeceğiz.