Her Yerde Muhalefet Seçim İster, Chp Hariç

Geçtiğimiz hafta TBMM’de, yerel seçimlerin öne alınmasıyla ilgili anayasa değişiklik önerisinin oylaması yapıldı. CHP öneriye karşı çıktı, destek vermedi. Tabii ki bu duruma kendilerince çeşitli gerekçeler üretiyorlar. Ancak aslolan bir şey var ki;

CHP seçimin öne alınmasından kaçıyor. Dünyanın her yerinde muhalefet partileri bir an önce seçime gidilmesini isterler.  Seçimlerin öne alınması da hemen hemen her zaman muhalefet partilerinden gelen bir öneridir. Bizde ise eğer söz konusu muhalefet partisi CHP ise, bunun tersi olur. CHP, bir parti olmasına rağmen, çok partili hayata geçtiğimizden bu yana seçimi ve sandığı sevmemiştir.

 1946 seçimlerindeki “açık oy, gizli sandık” şaklabanlığını saymazsak, CHP, girdiği hiçbir seçimden iktidar olarak çıkamamıştır. Seçim ve sandık, onlar için, sonucunda yenilgi olan bir kâbusla özdeşleşmiştir adeta.

CHP’ye özgü olan tek şey, muhalefette olup da seçimden kaçmak değil elbette. Normal siyasette eşine az rastlanan başka özellikleri de var. Mesela normal şartlar altında, seçim süreçlerinde muhalefette olan parti oylarını arttırır. Oysa CHP muhalefette güçleneceğine eriyen bir parti.

Bunu onlar da biliyor, görüyorlar. Böyle olduğu için de yapılan her seçimden sonra sandığı ve seçmeni küçümsemeyi, seçim sonuçlarını kargaların bile gülmeyeceği gerekçelere bağlamayı seçmişlerdir.

Yeri gelmiş “Haso-Memo” diye küçümsedikleri seçmeni, yeri gelmiş “Göbeğini kaşıyan adam” diye aşağılamaya çalışmışlardır. Yeri gelmiş “Oylar aslında sadece sayılmamalı, bir de tartılmalı. Bizim oyumuz az ama ağırlığı fazla. Çünkü bize eğitimliler, onlara ayak takımı oy veriyor” bile demişlerdir.

Sandıklarda bir türlü iktidara gelemeyeceklerini bildikleri için de, CHP her zaman Meclisi devre dışı bırakan süreçlerin tetikleyicisi, destekçisi ve aktörü olmuştur. mBaşbakanımızın gayet veciz şekilde söylediği gibi; “CHP, ülkemizdeki bütün darbelerin, ya fiilen ya da fikren, ama her zaman içinde olmuştur.”

 Bu hal fıkralara bile konu olmuştur. Yeri gelmişken kısa birini de ben anlatayım size:

Merhum Menderes ile İran Şahı öteki alemde karşılaşmışlar. Menderes Şah’a “Sen nasıl yıkıldın” demiş. Şah, derin bir iç çekip “Kısmet” demiş. Ardından da sormuş merhum Menderes’e: “Hadi ben diktatördüm, oysa sen milletin oylarıyla iş başındaydın. Ya sen nasıl devrildin?” Merhum Menderes de tek kelimeyle cevap vermiş: “İsmet.”

CHP zaman zaman makyaj yenilemiş, kendilerine değişim süsü vererek milleti kandırmayı denemiş ama bunda da başarılı olamamıştır. Millet bu oyunları yutmamış, bu tuzaklara gelmemiştir. Hatırlayın, en son 2011 seçimlerinde “Sivil, demokratik ve değişimci bir CHP” iddiasıyla ortaya çıkmış ama kısa sürede boyalar dökülünce altından “Ergenekon ve Silivri cezaevi anlayışı” çıkmıştır.

CHP bu milletle ve değerleriyle barışık olmadığı sürece, millet de her sandık ortaya konulduğunda gereğini yapacaktır. Görünen o ki, ne kadar değişiyoruz deseler de bu konuda zerrece adım atmaya niyetleri yok.

Nitekim daha birkaç gün önce Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı bir ödül töreninde CHP’yi öve öve bitiremeyen bir sözde sanatçı şöyle diyor: “Hz. Muhammed bugün yaşasaydı ve Atatürkçüyüm deseydi, şimdi Silivri’de olurdu.” Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamber için kullanılan şu ifadeye bakın. O kadar sakil, çirkin ve bayağı ki, insan bu sözlere bir yorum yapmayı bile zül addediyor.

Öyle veya böyle; Korkunun ve kaçmanın ecele faydası yok. Sonuçta isteseler de istemeseler de… Erken seçim önerisine karşı çıkmakla kendilerince haklı olsalar da.... O sandık 2013 Ekim’inde milletin önüne gelecek. Ve CHP bir kere daha milletten dersini alacak. Bize gelince; Her zaman olduğu gibi gözlerimizde aydınlık, içimizde büyük bir coşku ve heyecan var. Nasıl olmasın ki; Sandık geliyor, sandık!