İyi ki Ak Parti Var!..

Bir dostum şöyle dedi:

“Bazen ellerimi başımın arasına koyup Türkiye’nin son 12 yılında yaşananları şöyle hızlı bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçirdiğimde, dudaklarımdan hep aynı cümle dökülüyor: İyi ki AK Parti var!..”

Gerçekten de bu ülkede tek amacı milleti siyasal egemenlik merkezi olmanın dışında tutmak olanların bitip tükenmeyen hile, kumpas, entrika, tuzak ve karanlık yapılanmalarına bakanlar, hep aynı gerçeği dile getiriyorlar: İyi ki AK Parti var!.

AK Parti ilk kez Kasım 2002 seçimlerinde milletimizin büyük desteğiyle tek başına iktidara gelse de, aslında o günden bu güne hep “milet adına iktidar olma”nın mücadelesini verdi. Çünkü bu ülkede seçimlerin ortaya çıkardığı iktidar ile seçimlere girmeden iktidarı elinde bulunduran güç merkezlerinin iktidarı aynı şey değildi.

 

Tabir caizse, seçilmişlerden “göstermelik” bir iktidar görüntüsü içinde olmaları isteniyor, asıl iktidarı ise, “asker, yargı, medya ve iş dünyası” karışımı bir konsorsiyum elinde bulunduruyordu. AK Parti, iktidara geldiği günden beri millet iradesi üzerine çöreklenmiş bu gayrimeşru egemenlik sahipleriyle amansız bir mücadeleye girişti. “Yeter; söz de karar da milletindir” dedi.

 

Yerine göre çıkarları örtüşen, yerine göre örtüşmeyen, yerine göre kendi içlerinde ihtilafa düşüp yerine göre ittifaklar kuran tüm karanlık yapılara karşı kararlı bir tutum takındı. Devletin çeşitli mekanizmalarını, hiçbir anayasal meşruiyete sahip olmadığı halde ele geçiren veya geçirmeye çalışan yapılanmaları bertaraf edip her şeyi olması gereken hukuki meşruiyet çizgisine oturtmak için gerçekten yoğun bir çaba içinde oldu.

12 yıllık iktidarımızda devleti demokratik normal içinde işleyen bir yapıya kavuşturmak ve millet ait egemenlik hakkını gaspettirmemek adına verdiğimiz büyük mücadelede önümüze çıkarılmayan engel kalmadı.

Darbe girişimleri, muhtıralar, hukuk skandalları, kapatma davası, iç isyan çıkarma çabaları, mezhep kışkırtıcılıkları, terror kışkırtıcılığı, Danıştay, Dink, Zirve Yayınevi, Rahip Santoro ve benzeri alçakça cinayetler, çeşitli kılıflara büründürülmüş operasyonlar, kumpaslar, oyunlar… aklınıza ne gelirse tedavüle sürüldü. Halen de sürdürülüyor.

 

İşin en dikkat çekici yanı da, AK Parti ne zaman devlet içinde oluşmuş karanlık yapıların bertaraf edilmesi için hukuki düzenlemeler yapsa, malum konsorsiyum,  devleti yönetsin diye milletçe iş başına getirilmiş hükümeti, “Devleti ele geçirmeye çalışmakla” itham ediyor. Örneğin MİT yasasında bazı değişiklikler yapılıyor, “Hükümet MİT’i ele geçiriyor” diye ünlüyorlar.

MİT zaten Başbakanlığa bağlı bir kurum değil mi?

Yargıda bazı düzenlemeler yapılıyor, “Yargıya müdahale ediliyor” diyorlar.

Bunu diyenlerin nasıl bir yargı anlayışına sahip olduklarını bu millet çok iyi biliyor.

Bu millet “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” deyip Başbakanları cunta emriyle ipe gönderen yargıçları, 28 Şubatta askeri brifinglere koşan yargı mensuplarını, şiir okudu diye milletin sevgilisi olan liderlere ebedi yasak getirmeye çalışanları, “Muhtar bile olamayacak” diye sevindirik olanları hiç unutmadı, unutmayacak.

 

Özetlersek, AK Parti iktidara geldiği günden beri “milletin iktidarı” için mücadele ediyor. Şimdilerde paralel yapılanmaya karşı verilen mücadelenin özü de budur.

30 Mart seçimleri, işte bu gerçeklerden dolayı sadece bir yerel seçim değil, bu milletin var oluşunun gür sesi olacaktır.

Kim kiminle ne tür ittifaklar içine girerse girsin; AK Parti bu milletin iradesini kimseye çiğnetmedi, bundan sonra da çiğnetmeyecektir.

Biz bu milleti yok sayanlara karşı, bu millet var diyoruz.

İşte bu yüzden milletimiz de her seçimde büyük bir coşkuyla sandıklara koşuyor:

İyi ki AK Parti var!