Soma’da Milletçe Yüreğimiz Yanarken...

Geçtiğimiz hafta yaşadığımız Soma’daki maden faciası milletçe hepimizi büyük bir üzüntüye boğdu.

 

Türkiye, devlet ve millet olarak belki de ilk kez bir büyük facia karşısında bu kadar yekvücut olup kenetlendi.

Her yerde dualar edildi, gıyabi cenaze namazları kılındı, Kuran ve mevlitler okundu, hayatını kaybeden kardeşlerimizin aileleri için yardım seferberliği başlatıldı.

Ayrıca milletimiz müsterih olsun, Başbakanımızın daha ilk dakikalarda söylediği gibi, bu faciada ihmal ya da sorumluluğu olan herkes hesabını sonuna kadar verecektir.

Soma’da milletçe yüreğimiz yanarken, artık milletimizin çok yakından tanıdığı malum kesimler de bu acıyı sömürmek için işbaşındaydı.

Daha facianın duyulduğu anda gazetelerinde, televizyonlarında, sosyal medyada son derece çirkin, ahlaksız ve insanlıktan uzak bir kampanya başlattılar.

Belli ki bunlar için insanların acıları sadece sömürülecek bir malzeme.

Sadece elverişli bir araç.

Adeta böyle acıları dört gözle beklermişçesine bir acelecilik, bir ezelden hazırlıklı olma durumu, bir öfke, bir nefret, bir kin hali.

Hemen siyasi rant kaygısıyla sokakları kışkırtmaya çalışan, hemen gerilim ve çatışma çıkarmak isteyen ve asla bizim inanç, kültür, insanlık ve ahlak değerlerimize uymayan bir ruh hali.

Dillerinde dua yok...

Yüzlerinde bir yas duygusunun izleri yok.

Sadece kin, öfke ve nefret var.

 

Milletimiz bu tabloya çok aşina aslında.

Biz bunları her seçim sonrasında sürekli milleti aşağılayıp duran sözlerinden tanırız.

Biz bunları, bu milleti millet yapan her türlü değere her vesileyle ve hoyratça saldırmalarından tanırız.

Daha yakın zamanda Gezi olaylarında da görmüştük gerçek çehrelerini.

O günlerde de kimisi içindeki gerçek melanetini örtmek için "ağaçların ve çevreciliğin" arkasına saklanıyor, kimisi buna bile gerek görmeden "Sen hala mesele ağaç meselesidir mi sanıyorsun" diyerek isyan çağrıları yapıyordu.

Aynı zihniyet bugün de lisan-ı hal ile "Meseleyi madencilerin ölmesi mi sanıyorsunuz" diyen bir pervasızlık içinde.

Hayatlarında maden işçisi görmemiş, hayatlarında bir işçiyle aynı sofraya oturmamış, dahası, bütün ömrünü o maden işçisinin yaşam tarzını, geleneklerini, inanç değerlerini aşağılamakla geçirmiş malum tipler, bir anda işçileri çok düşünürmüş edalarına bürünerek siyasi rant elde etmeye çalışıyorlar.

Gezi olayları esnasında işbirliği yaptıkları yurtdışındaki belli haber ajanslarıyla bugün de işbirliği yapıyor, Türkiye aleyhine her türlü yalanı, iftirayı ve saptırmayı pompalıyorlar.

Ne yaparlarsa yapsınlar;

Kirli emellerine asla ulaşamayacaklar.

Türkiye’yi bir kaos ve çatışma ortamına düşüremeyecekler.

Daha önce seçilmiş iktidarları işbaşından uzaklaştırıp demokrasi dışı süreçlere kapı aralayan kardeş kavgalarını bu ülkeye bir daha yaşatamayacaklar.

Evet yastayız.

Acımız büyük.

Soma’da yitirdiğimiz kardeşlerimizin acı hatıraları hep içimizde yaşayacak.

Varsın birilerinin payına da o acıları paylaşmak yerine sömürmeye çalışmanın utancı düşsün!