Son Derece Uyanık Ve Sağduyulu Olmamız Gereken Bir Süreçteyiz

Türkiye ekonomisi, küresel düzeyde yaşanan tüm ekonomik kriz ve sarsıntılara rağmen büyümeye devam ediyor.

 

İçeride son bir yıldır meydana getirilmek istenen tüm karışıklıklara rağmen, ihracat dilimlerimiz, geçen yıla göre artış gösteriyor.

Yakın tarihi IMF kapılarında borç para dilenmekle geçmiş Türkiye, tarihinde ilk kez IMF ile “IMF”ye borç verme protokolü yapıyor.

Marmaray’ı hayata geçiren Türkiye, dünyanın en büyük havalimanı için düğmeye bastı.

Böylece Türkiye uluslararası insan transferinde periferi ülke olmaktan çıkıp merkez ülke olma konumuna yükseliyor.

Türkiye “çözüm süreci”yle, 30 yıldır ülkemize her yönden büyük bedeller ödeten terör sorununu bütün sonuçlarıyla birlikte bitirme noktasında çok önemli adımlar atıp çok büyük mesafeler kat etti.

Türkiye Kuzey Irak petrolünün pazarlanması konusunda yaptığı uluslararası anlaşmayla, belki de yakın tarihimizin en büyük dış ekonomik başarısına imza attı.

 

Türkiye yabancı sermaye ve küresel finans çevrelerinde her geçen gün daha çok itibar kazanan bir cazibe ve  yönelim merkezi haline geliyor.

Bu tablo, gerçekten de milletçe göğsümüzü kabartan, gönlümüzü aydınlatan bir tablo.

Ancak bu tablonun sevindirdiği kadar kaygılandırdığı ve üzdükleri de var.

Eski ABD Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger bir konuşmasında “Petrol sadece Araplara bırakılmayacak kadar önemli bir kaynaktır” demişti.

Aynı şekilde Türkiye’nin, sadece kendi büyüme ve gelişmesine bırakılmayacak kadar önemli bir ülke olduğuna inanan çevreler de hep vardı ve olacaktır.

 

Buraya kadar söylediklerimizi zihnimizde bir kere daha alt alta sıralarsak;

Sadece son bir yıl içinde Gezi kışkırtmasından 17 Aralık tezgahına, MİT kamyonlarına yönelik tasalluttan Reyhanlı saldırısına, Bayrak indirme provokasyonundan Musul konsolosluğumuza karşı düzenlenen planlı eyleme kadar birçok çabanın asıl nedenini anlamak hiç de zor olmaz.

Tüm bu gelişmeleri, bir de yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerini göz önüne alarak değerlendirmek lazım.

Türkiye, ilk kez halk oyuyla cumhurbaşkanını seçeceği bir süreci yaşıyor.

İçeride ve dışarıda Türkiye’nin yakaladığı bu gelişim çizgisinden rahatsız olanlar, kendi dar çıkarlarını küresel çevrelerin çıkarlarına eklemleyecek kadar gözlerini ideolojik körlük ve taassup bürümüş çeşitli kesim ve odaklar, elbirliğiyle Türkiye’yi durdurmaya, tökezletmeye, zayıflatmaya çalışıyorlar.

Sandığa karşı her zaman umutsuz ve isteksiz bir tavır içinde olanlar,  süreci bulandırmak ve kendi beklentilerine uygun şekilde manipüle etmek için her yolu deniyorlar.

Bu yüzden, bu kritik süreçte hepimizin azami derecede uyanık, dikkatli ve hassas olması bir zarurettir.

Memnuniyetle görüyoruz ki,

Milletimiz oynanmak istenen her çeşit oyun ve sergilenen tüm tahrikler karşısında, son derece sağduyulu ve asla prim vermeyen bir tavır içindedir.

Türkiye sahip olduğu milli ve manevi değerleriyle, tarihi ve kültürel dinamikleriyle, millet merkezli demokrasisi ve ekonomisiyle çok büyük bir ülkedir.

Hiç bir iç ve dış tezgah Türkiye’nin gelişmesini ve büyümesini durduramaz ve durduramayacaktır.

Hiç bir iç ve dış oyun bu milletin iradesine ipotek koyamaz ve koyamayacaktır.

Hep söylediğimiz gibi;

Millet eğilmez, Türkiye yenilmez!