Utanmazlığın Böylesi

Herhalde siyasi tarihimizde böylesine bir skandal az yaşanmıştır. Ülkemizin ana muhalefet partisi Başkanı ülkesini şikayet etmek ve AK Parti’yi karalamak için gittiği Brüksel’de iyice kendini kaybediyor, ölçüyü iyice kaçırıyor ve Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Başkanı Swoboda ile ortak basın toplantısında Başbakanımızı Suriye diktatörü Esed’e benzetmeye cüret ediyor.

Başbakanımızla Esed arasında fark olmadığını söyleyen bu kişi, üstelik de Esed’e iki defa özel heyet gönderip onun arkasında olduğunu açık seçik gösteren biri!

Bu utanç verici benzetme, bu seviyesizlik ve pespayelik karşısında Swoboda isyan ediyor. “Böyle bir benzetme yapamazsınız, bu kabul edilemez” diyerek Kılıçdaroğlu’nu dünya basını önünde bir güzel haşlıyor. Kılıçdaroğlu’yla önceden kararlaştırılan ikili görüşmeyi de iptal ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin, durumu kurtarmak için “İkili görüşmeyi biz iptal ettik” diyorlar. Sonra bu da yalanlanıyor. Allah kimseyi Kılıçdaroğlu’nun durumuna düşürmesin.

Tam bir skandal. Düşünebiliyor musunuz; Bir ülkenin ana muhalafet partisi Başkanı, o ülkenin tam 7 defa sandıktan halkın büyük teveccühüyle çıkmış Başbakanını Suriye diktatörüyle eşitlemeye çalışıyor. Bu, tek kelimeyle utanç vericidir. Siyasetimiz adına utanç verici… Ülkemiz adına utanç verici…

Bir yanda kendi halkına bomba yağdırıp kadın-çocuk demeden katleden, şehirleri yerle bir eden bir diktatör, diğer yanda siyaseten alınacak her türlü riski alıp elini, canını ve ruhunu taşın altına koymuş, analar ağlamasın, barış olsun, kardeşlik olsun, her şey demokrasi ve hukuk içinde olsun diye gecesini gündüzüne katıp çalışan bir Başbakan. CHP liderine göre bu ikisinin arasında bir fark yok!

Kılıçdaroğlu, şecaat arzederken aslında sirkatini söylüyor. Tek adamlık, diktatörlük, şeflik CHP zihniyetine uzak kavramlar değil zaten. Özgürlük denince kaçan, temel haklar denince alerjisi depreşen, geçmişi darbelerle, muhtıralarla, ikna odalarıyla özdeşleşmiş bir partiden normal bir siyaset, normal bir muhalefet beklenebilir mi?

AK Parti’yi uluslararası mahfillere şikâyete gidiyorlar ama o mahfillerde kendilerinin ne olduğunu işitip geliyorlar. Nitekim Swoboda da “CHP hala 20 yıl öncede kalmış. Önce kendini yenilesin. Türkiye’deki yeni anayasa sürecine en çok CHP’nin destek vermesi gerekirdi” demiş ve eklemiş: “CHP’nin niye bir türlü iktidara gelemediği anlaşılıyor.”

Bu CHP’nin dışarıda yediği ilk şamar değil. Hatırlarsınız; Birkaç yıl önce İsveçli Sosyal Demokrat Anne Ludvigsson, Türkiye-Avrupa ilişkilerinin ele alındığı bir toplantıda “Solla ve demokratlıkla ilgisi olmayan CHP’nin önümüzdeki dönem sosyalist enternasyonalden çıkarılmasını isteyeceğiz” demiş ve gerekçesini de kısa ve net olarak şöyle açıklamıştı: “Çünkü CHP faşist bir parti.” Fazla söze ne hacet;

Bir siyasi parti lideri düşünün ki, “Reyhanlı’da hayatını kaybeden 51 vatandaşımızın katili Başbakan Erdoğan’dır” diyebiliyor. Bu nasıl bir hezeyandır, nasıl bir kindir, nasıl bir gözü dönmüşlüktür! Başta söylediğimi sonda da söyleyeyim: Böyle bir siyaset tarzı, tek kelimeyle utanç vericidir. Tabii utanma diye bir hasleti olanlar için!